İngilizce öğrenmeye yeni başlayanlar veya İngilizcesini geliştirmek isteyenler için merak edilen konulardan biri de İngilizce’yi öğrenmiş kişilerin bu dili nasıl öğrendikleridir. Ben de bu yazıda kendi İngilizce öğrenme hikayemden kısaca bahsetmek istiyorum, konuyu merak edenler için faydası olur diye düşündüm.
İngilizceyle Tanışmam
İngilizceyle ilk defa Anadolu Lisesi hazırlık sınıfında tanıştım. O zaman ilkokul, ortaokul ve lise ayrıydı. 5 yıl süren ilkokul eğitiminin son senesinde Anadolu Liseleri Giriş Sınavı vardı ve eğer sınavdan başarılı bir sonuç aldıysanız puanınınza göre bir Anadolu Lisesine girebiliyordunuz. Ben de şimdiki adıyla Adana Ticaret Odası Anadolu Lisesi’ne girmeye hak kazanmıştım.
Okula girdiğimiz sene hazırlık senesiydi ve 1 yıl boyunca ağırlıklı olarak İngilizce dersler aldık. Akşamları eve gidip sayfalarca ödev yaptığımı hatırlıyorum. Bazı cümleleri defalarca deftere yazardık. Çok sağlam bir dilbilgisi altyapısı kazandık ve kaliteli hocalardan ders alabilme fırsatı bulduk.
İngilizcemin Düşüş Dönemi
Ortaokulda temel bilimler derslerimiz İngilizceydi fakat aktif olarak kullanmadığımız için zaman içerisinde İngilizce zayıfladı ve pratik anlamda çok geriledi. Buna karşın dilbilgisi seviyem temel sağlam olduğu için hiç düşmedi. O her zaman yerindeydi.
Lisede de genel olarak Türkçe eğitim vardı ve pratik kullanım neredeyse sıfıra kadar düşmüştü. İngilizcemin en zayıf olduğu dönemdir.
İngilizcemin Gelişme Dönemi
Lise ile üniversite arasında 1 yıl Amerika’da değişim öğrencisi olarak bulunma fırsatına sahip oldum. Rotary Uluslararası Öğrenci Değişim Programı çerçevesinde Arkansas eyaletinde bulunan Fayetteville High School’da lise son sınıf okudum. Orada kredili sistem uygulanıyordu. Okula kayıt günü okuldaki danışmanım benim Türkiye’de almış olduğum derslerin orada sayılabileceğini, istersem oradan da mezun olabileceğimi ancak bunun için bazı zorunlu dersler almam gerektiğini söyledi ve ben de düşünüp oradan da mezun olmak istediğimi söyledim.
Bunun üzerine vatandaşlık bilgisi, edebiyat ve tarih dersleri programıma eklendi. İngilizce pratiğimin çok zayıf olduğu o zamanda benim için oldukça iddialı bir karar olmuştu. Nitekim başlarda sözel ağırlıklı olan bu dersleri anlamakta ve derslere katılmakta çok zorlanıyrodum. Fakat zaman içerisinde hep İngilizce ile muhatap olmaktan ötürü pratiğim gelişti.
Pratiğimin gelişmesinde bana en yardımcı olan iki şey dilbilgisi altyapımın olması ve sürekli yanımda taşıdığım sözlüğümdü. Sözlüğümü çok kullandığımı hatırlıyorum. Derslerde sorulara cevap vermek, hocaların söylediklerini anlamaya çalışmak, ödev yapmak, beni ağırlayan ailelerle sosyal paylaşım içinde olmak, hiç Türk arkadaşa sahip olmamak ve dolayısıyla hiç Türkçe konuşamamak, tv-film-radyo vb. medyaları hep İngilizce olarak izlemek veya dinlemek benim İngilizcemin gelişmesinde önemli rol oynadı.
Amerika’da kaldığım 1 sene sonunda İngilizcem oldukça gelişmiş bir durumdaydı. Akıcı ve net bir biçimde konuşabiliyor ve kendimi rahatça ifade edebiliyordum. Sonrasında pratik seviyem nispeten zayıflamış olsa da kendi çapımda İngilizce seviyemi korumaya çalışmaktayım.
İngilizce seviyemi korumak için neler yapıyorum?
Açıkçası aktif olarak kaydadeğer birşey yaptığım söylenemez ancak yine de ufak tefek alışkanlıklarla İngilizcemi canlı tutmaya çalışıyorum. Bunlardan kısaca bahsetmem gerekirse:
- Türkçe’nin yanında İngilizce de düşünmek veya Türkçeyle birlikte içimden İngilizce de konuşmak
- İngilizce müzik dinlemek
- İngilizce film izlerken altyazı kullanmamak
- Merak ettiğim konularda İngilizce eğitim videoları izlemek
- İngilizce blogları takip etmek ve İngilizce olarak internetten araştırma yapmak
diyebiliriz.
Komik gelebilir; ancak İngilizcenin gelişmesinde cocuk kitaplarının okunması da oldukça etkilidir. Çocukların iç dünyasının genişliği ve güncel hayatta ihtiyaç duydugu kelimeler hemen hemen üç ya da dört hikaye kitabında aynı basitlik ve yaratıcılıkla sunulmuştur. Dolayısıyla bir yerde okunan kelime yada cümle kalıpları farklı bir kitapta değişik bir cümle içerisinde tekrar karşınıza çıkar.İşin en güzel tarafı resimli kitaplarda bu kelimeleri çağrıştıran nesneler/objeler ve hatta bazen kelimenin kendisini de görmek de mümkündür. İş böyle olunca genel olarak üç kez gördüğü ve görsel olarak incelediği bir kelimeyi, hareketi ve mimiği algılayan beyin bu terimleri unutmamak üzere hafızasında biryerlere kaydeder.
Ben çocuk kitapları ile günlük konuşma pratiği kazanmakla birlikte, basit ve düzgün cümle kurma alışkanlığı da kazanmış oldum. Ayrıca kelime hazinemde de aslında bilinmesi çok değerli; ancak birçok İngilizce bilen insanın dahi bilmediği yada bilip konuşurken hatırlayamayacağı pek çok kelime girdi.
Bunun dışında İngilizceye ilk başlayan ve yurtdışında öğrenmeye çalışan arkadaşlarda ağırlıklı olarak çocuklarla iletişime girerek pratik yapabilirler. Genelde ilk zamanlarda konuşmaya çalışanlarda utanma ve tedirginlik hissiyatı oluştuğu için hep bir yanlış yapma ve yargılanma korkusu oluşur. Çocuklarla konuşularak bu durum bertaraf edilebilir ve tekrar bir özgüvenim kazandırılabilir.
Nacizane diğer tavsiyemde Türkiyede dil kurslarına giden arkadaşların asla bir Türk Hoca ve Türk öğrencilerin yoğun olduğu kurslarda ders almamasıdır. Zor duruma düşülünce tekrar Türkçeye başvurulduğu ve öğrencilerin konu hakimiyeti için kendi aralarında Türkçe konuşmaya başladığı durumlar hedeften çıkılmasına sebebiyet verebilir. Bu durum bizi istediğimiz hedefe ulaştırmadığı gibi ayrıca maddi külfet olarak da karşımıza çıkacaktır .
Son olarak da kendimize bir hatırlama tekniği yaratmakta İngilizce öğrenmek açısından önemlidir. Bunu herkes kendisine uyan bir method geliştirerek yapabilir.
Bunun içinde unutmak istemediğimiz kelimelerle ilgili hikayeler kurarak onları hatırlamaya çalışmakla sağlayabiliriz.
Üzerinde tezler ve kitaplar da yazızlan etkin bir öğrenme methodudur.Oluştrulan hikayenin basit ve kafa karıştırmayacak şekilde olması gerekir.
Teşekkürler;
Sevim Çalışkan